Bildiğiniz gibi bilim ve teknoloji artık ülkeler arasındaki gelişmişlik farkının en önemli belirleyicilerinden biri haline gelmiştir. Mevcut dünya koşulları her ulusu kendi teknolojik programını hayata geçirip bunun devamını sağlamaya ve daha da ileri götürmeye sevk etmiştir. Elbette Türkiye de gelişip kalkınmak için kendi teknoloji programını –deyim yerindeyse teknoloji siyasetini- oluşturmak ve gelecekte de bunu daha yüksek seviyelere çıkarmak zorundadır. Ülkemizde bugüne kadar bu konuda ciddi çalışmalar yapılmıştır ancak Türkiye’nin var olan birtakım sorunlarından da görüldüğü üzere yeterli ilerlemeler kaydedilememiş ve ülkemiz çağımızın gelişmişlik seviyesini yakalayamamıştır.
Bundan sonra hepimizin önümüze bakmamız gerekmektedir. Ülkemizi hak ettiği gelişmiş uygarlık seviyesine ve hatta ötesine çıkarmak pekâlâ mümkündür. İşte bunu sağlayacak yeniliklerin başında Türkiye’ye çağ atlatacak “nanoteknoloji” gelmektedir
“Nano” sözcük anlamı olarak cüce demektir. Yani nanoteknoloji çok küçük boyutlara (metrenin milyarda biri – bir saç telinin kalınlığı yaklaşık yüz bin nanometredir) inilerek gerçekleştirilen teknolojidir. Günümüze kadar temel olarak üç tane sanayi devrimi gerçekleşmiştir: Birincisi, buhar makinesi, makine imalat sanayisi, otomasyon (metre-milimetre); ikincisi, mikro elektrik sanayi (1 mikro metre = 1 milimetre/1000); ve son olarak da nanoteknoloji (1 nanometre = 1 mikro metre/1000). Aslında nanoteknolojiyi bilgisayarla başlayan enformasyon devriminin bir parçası olarak da görebiliriz. Yandaki şekil dünyada şimdiye kadar gerçekleşen önemli teknolojik devrimleri göstermektedir. Görüldüğü üzere gelecek 15 yıl içinde yeni bir sanayi devrimi bekleniyor: nanoteknoloji. Bu devrimi ülkemizde de gerçekleştirmek zorundayız.
Nanometre ölçeklerindeki malzemeler olağandışı fiziksel özelliklere sahiptir. Nanoteknoloji bilişim ve iletişim teknolojileri, elektronik, biyoteknoloji, eczacılık, tıp, savunma sanayisi gibi alanlarda teknolojik devrim niteliğinde yeni ürünler üretilmesini sağlamaktadır. Nanoteknoloji, maliyeti düşürmekte, üretimi artırmakta, işlevselliği ve niteliği geliştirmektedir.
Nanoteknolojiyle birlikte örneğin tekstilde şu gibi değişiklikler meydana gelecektir: kendi kendini temizleyen, yıpranmayan, yanmayan, su tutmayan, UV emici, güvenli, enerji depolayabilen, bilgi saklayabilen, kalp atışları ve vücut sıcaklığını ölçen, cep telefonu olarak kullanılabilen, hatta renk değiştirebilen akıllı kumaşlar üretilebilecektir.
Ya da tıp dünyasında şu değişiklikleri gözlemleyeceğiz: Gen ve protein ayrışmasıyla erken tanı, etkin noktasal ilaç verme, kanser tedavisi, kalp hastalıkları tedavisi, hatta çok daha uzun bir yaşam (yüzlerce yıl gibi). Bilkent Üniversitesi’nden bir grup bilim insanı, kemiklere (kırık kalça kemiği, omurilik, omurga vs.) binen yük bilgisini ölçme üzerine çalışmalar yapmaktadır. Kablosuz gerçekleştirilen bu tarz bir uygulama tıpta bir ilktir.
Askeri alanda da çok önemli ilerlemeler olacaktır: çok etkili bombaların ve yeni silahların üretimi, yaralandığı anda askere kendiliğinden tedavi uygulayabilen giysilerin ya da cihazların (yongalar) üretimi, gece karanlığında bile etrafı görmeyi sağlayan akıllı üniformaların üretimi, kimyasal duyar teknolojisi sayesinde teröre karşı etkin önlem alımı, insansız uçabilen savaş uçaklarının üretimi. NATO kapsamında 2006–2009 yılları arasında sürecek “İnsansız Araçlar İçin Nanoteknoloji (Nanotechnology for Atonomous Vehicles)” adında, içinde Türkiye’nin de katılımcı ülke olarak bulunduğu bir çalışma programı mevcuttur. Bu programa Türkiye’den Bilkent Üniversitesi’nden Hilmi Volkan Demir milli teknik üye olarak katılmaktadır. Ayrıca kimyasal nano duyarlılık teknolojisi üzerine de TASSA-TÜBİTAK ortaklığında bir çalışma projesi de vardır.
Bunlardan başka nanoteknoloji uzay endüstrisinde de çok önemli bir yere sahiptir. Çarpıcı bir örnek vermek gerekirse 63.000 mil uzunluğunda bir NASA uzay yük asansörü Amerikalıların projeleri dâhilindedir. Yani uzaya yük ve insan taşımacılığı çok uzak olmayan bir zamanda daha kolay duruma gelecektir.
Nanoteknoloji doğayı koruma anlamında da büyük önem teşkil etmektedir. Nanoteknoloji sayesinde etkin enerji saklama, kontrollü enerji kullanımı, doğa dostu “yeşil” enerjiktik malzemeler, kendi kendini temizleyen boyalar, havayı temizleyen yüzeyler vs.
Nanoteknolojinin insan hayatına ne gibi etkileri olacağı bu örneklerle açıkça ortaya çıkmış olsa gerek. Nanoteknolojinin önemini kavrayan ülkeler bu alana çok büyük yatırımlar yapmaktadırlar.
ABD Başkanı George W. Bush, gelecek 4 yıl için nanoteknoloji konusunda araştırmaları desteklemek üzere federal bütçeden 3,7 milyar dolar kaynak ayrılmasını onaylamış. Bu alanda benzer yatırımlar Japonya’da da yapılmaktadır. AB, nanoteknolojide ABD ve Japonya’ya yetişebilmek amacıyla nanoteknoloji alanında araştırmalar için 1,6 milyar Euro sağladı. Ayrıca AB tarafından bu alana 4,5 milyar Euro’luk bir kaynak da ayrılmış bulunmaktadır. Çin Halk Cumhuriyeti nanoteknoloji ve ilgili konularda 1 milyon uzman yetiştirme planını açıkladı. Kore’de de bu konuda çok yoğun çalışmalar başladı. Görüldüğü gibi gelişmiş ülkeler nanoteknolojiye ayrı önem atfetmekte ve devletlerinin “teknoloji siyasetine” dâhil etmektedirler.
Türkiye’mizin de nanoteknolojiyi devlet siyasetinin önemli bir parçası haline getirmesi gerekmektedir. Aslında baktığımız zaman nanoteknolojik çalışmaların Türkiye’de de ciddi bir ortamda yapıldığı anlaşılmaktadır. Bilkent Üniversitesi, ODTÜ, İTÜ, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, TÜBİTAK, askeri kurumlarımız vs. nanoteknoloji üzerine çalışmalar yapmaktadır. Yukarıda bunun üzerine birkaç örnekler vermiş bulunmaktayım. Türkiye’ye çağ atlatacak teknolojiyi üretebilecek insanlar ülkemizde az da olsa mevcuttur. Çeşitli bakanlıklarımızdan ve diğer devlet kurumlarımızdan bu araştırmalar için bazı yardımlar da sağlanmaktadır. Ancak, bu teknolojiyi çok daha ileri boyutlara taşıyabilecek, bu sayede ülkemizi gelişmiş uygarlık seviyesine çıkaracak, kalkınmayı sağlayacak insanlar yetiştirmek ve teknoloji üretmek amacıyla devletimizin hem siyasi, hem ekonomik, hem de sosyal anlamda çok daha büyük yardımlar sağlaması şarttır. Beklentilere göre nanoteknoloji dünya ekonomisine 2015 yılına kadar 1 trilyon dolar katkı sağlayacaktır. Türkiye’nin de bu büyük pastadan pay alması mümkündür ve bunu gerçekleştirmek bizim elimizdedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder